BİR DAHA HİÇ BULMAMAK ÜZERE YİTİRDİĞİMİZ EVLER İÇİMİZDE YAŞIYOR
Küratör: Begüm Güney
Sanat Konuşmaları: Erdal Bilici & Begüm Güney & Yağmur Doğan
18.09.2024
Bilsart, küratörlüğünü Begüm Güney’in yaptığı, “Bir Daha Hiç Bulmamak Üzere Yitirdiğimiz Evler İçimizde Yaşıyor” adlı serginin ikinci bölümüne Erdal Bilici’nin eserleriyle 18 Eylül – 28 Eylül 2024 tarihleri arasında ev sahipliği yapıyor.
Sergi için zaman dışı ve zamanlar üstü Bachelard’ın düşüncesinde gündüşçüsü ile dünya birbirine bağlıdır. Gündüşleri dünya deneyiminin inkârı değildir. Düşünceden önce hayal — berrak ve sabit düşüncelerden önce parlayan ve düşleyeni önceliklendiren; insanın sadece düşünen varlığını kabul edemez. ‘İnsan, bütünlüğü içinde ele alındığında öncelikle hayal eden bir varlıktır.’ der.
Kendini oluşturmanın yollarını uzun uzun tariflerken bizi sükûnete davet eder. Dinginlik, dünyanın ve gündüşçüsünün varoluşuna dairdir. İmge bu varoluşunun başlangıcıdır. Bir sanatçı için olduğu gibi…Biz de imgeleri izleyerek dünyaya katılır, burada kök salarız.
Bağ (Tether) ikonik olan ile unutulmakta olan arasındaki zıtlığa işaret ederken zamanın hem değer verilen hem de göz ardı edilen kalıntılarına odaklanır. Eser, Kopenhag’ın tarihi merkezindeki iki oteli odağına alır: Arne Jacobsen tarafından tasarlanan ünlü SAS Oteli ve şehrin ilk fonksiyonalist binası olan neredeyse unutulmuş Astoria Oteli. Otel odasından Astoria’nın tepesine yerleştirilmiş anıta bakan bir anlatım ile başlayan eser; iki ana karakter üzerinden, birinin unutulmuş kamusal alanı işgal eden anıtlar ve heykellerden dem vurduğu, diğerinin ise bilimsel ilerlemeler hakkında duyduğu hikayeleri anlattığı, konudan konuya atlayan bir diyalog olarak Astoria’nın tarihi ve güncel yapısı arasındaki bölünmüş bilincini yansıtır. Eser, bitki örtüsüyle kaplı bir alanda, fısıldayan sesler, kuytuda bir yer ve uzaktan görünen bir kamp ateşi üzerinden bir nevi psikolojik bir mekâna geçiş yapar. Akan görüntü okyanusun orta yerinde dalgalarla devinen başka bir yerde, uzaklardan gelen ezgilerin ritmiyle devam eder. Bağ (Tether), sinema, 3D, CGI ve fotoğraf tekniklerini kullanarak insanlık durumuna dair denemelere dönüşürken; insana dair temsili, bazen görsel ve bazen ise sadece işitsel öğeler ile bir tür tuzak olarak kullanır ve izleyiciyi anlatıya çeker.
Tether, Video, 12 dakika, 2024, Erdal Bilici
Oyuncular: Clara Dessau, Mishael Fapohunda
Senaryo editörü ve süpervizörü: Nanna Friis
Montaj ve CGI: Erdal Bilici
Görüntü Yönetmeni: Søren Rye
Sualtı Çekimler: Rosa Halfdan Quistorff
Renk Düzenlemesi: Victor Knötzel
Yapımcı: Furkan Dönmezer, Dilek Aydin – Haymatlos Films
Ses Kayıt: Frej Vollander
Kamera Asistanı: Frederik Gusk
Ses Tasarımı: Mia Terry
Müzikler: Clarissa Connely, vio lino
Teşekkürler:
Philip Ulman, Siri Hammarén, Freja Kirk, Hotel SAS, Astoria Hotel, Oliver Strandvig Holm, Michelle Exarhos, Matthew Post, Simon Dybbroe Møller, Manuel Graf, Nanna Abel, Frederik Exner, Cyprien Gaillard, Oscar Pedersen, Dilek Aydın, Nurşen Bakır, Nina Nadig, Amalie Lorentzsen, Jules Racjhman, Oskar Koliander, Marion Reuther, Maria Catalina Heitmann, Rasmus Daugbjerg, Can Küçük, Mikkel Ulriksen, Morph, Marco Stoltze, Niels Christensen, Yılmaz Şen, Utku Önal
+++, 4 dakika, 2024, Erdal Bilici
Fanny Howe’dan bir alıntı ile vücut bulan, +++ isimli çalışma bir ses ile bir dinleyici arasında hayali ve belkide psikolojik bir alanı keşfe çıkıyor.
Oyuncular: Erik Hjørnevik
Montaj ve CGI: Erdal Bilici
Renk Düzenlemesi: Victor Knötzel
Ses Tasarımı: Mia Terry
Danimarka Sanat Konseyi’nin desteğiyle.
Basın kiti için tıklayınız.
ERDAL BİLİCİ HAKKINDA
Van doğumlu sanatçı Erdal Bilici, Bilgi Üniversitesi Sinema bölümü eğitiminin ardından the Royal Danish Academy of Fine Arts’ın Heykel Bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamladı. İşleri Kunsthal Charlottenborg, Nikolaj Kunsthal, Gl Strand, Den Frie ve Mamut Art Project’te olmak üzere çeşitli sergilerde gösterildi. Bunların yanı sıra 2018’den beri Kopenhag’da *Jennifee-See* isimli proje mekanında bir grup sanatçıyla birlikte sergiler organize ediyor.
Erdal Bilici’nin çalışmaları, imgeler lojiğinin sıradan gerçekliğimize nasıl nüfuz ettiğini ve algısal teknolojilerin yer, mülkiyet, tarih, doğa ve biyografi anlayışlarımıza nasıl müdahil olduğunu araştırır. Video, yerleştirme, fotoğraf, heykel, yazı ve ses çalışmalarında sıklıkla sinematik ve fotografik kalıpları, bilgisayarda üretilmiş imgelerler ve gündelik yaşamdan obje ve göstergeleri bir araya getiren Bilici, temsilin her zaman arzu ve idealizasyona, dolayısıyla kontrol kavramlarına ve aynı zamanda da bağ kurma olgusuna nasıl eklemlendiğini ele alır.